Ses Uygulamaları: Doğru Sesi Kaydetme Yöntemleri
1、Donanım Ekipmanlarının Kalitesi
Çoğu ev kullanıcısının ekipmanı genellikle üç ana parçadan oluşur: mikrofon, ses arabirimi, kulaklık. Bağımsız mikrofon ön amplifikatör (mikrofon preamp) satın alanlar daha azdır. Bu parçaların kalitesi, ekonomik durumunuz el verdiği ölçüde, kontrol edebileceğiniz bir konudur ve kaydettiğiniz sesin kalitesini doğrudan etkiler.
Kayıt kısmına gelirsek, mikrofon, mikrofon preamp ve ses arabirimi arasında hangisi daha önemlidir? Kişisel görüşüme göre önem sıralaması: Mikrofon > Mikrofon Preampli > Ses Arabirimi. Çünkü sesinizi doğrudan kaydeden cihaz mikrofondur. Mikrofonun kalitesi, kaydedilen sesin kalitesini doğrudan etkiler. Mikrofon preamp'in işlevi ise sadece mikrofonun çıkış sinyalinin şiddetini ve dinamik aralığını yükseltmektir. Farklı modellerin ses karakteri değişiklik gösterse de, bu farklılıklar aslında o kadar büyük değildir. Ayrıca, kötü bir mikrofonunuzun sesini düzeltmek için çok iyi bir preamp satın almayı beklemeyin; bu gerçekçi değildir. Atasözünde dendiği gibi, "giren bok çıkan boktur". Mikrofonunuzun sesinin boğuk olduğunu düşünüyorsanız ve dünyanın en iyi preamp'ini satın alsanız bile, kaydettiğiniz ses daha berrak olmaz. Tam tersine, daha da boğuk olacaktır. Bu nedenle, bütçeniz kısıtlıysa, ana yatırımı mikrofonunuza yapın. Şu anda çoğu kişinin USB ses arabirimleri kullandığına inanıyorum. Modern USB ses arabirimleri genellikle dahili preamp içerir. Mikrofonunuz yeterince iyiyse, ses arabiriminin dahili preamp'i ile bile kaydedilen ses kötü olmayacaktır.
Ayrıca değinilmesi gereken bir konu da mikrofonun yönlülük (polar pattern) özelliğidir. Birçok kişi mikrofonun yönlülüğüne dikkat etmeyebilir, ancak bu aslında ortam gürültüsünü azaltmak için iyi bir çözümdür. Tabii ki, ön koşul, ortam gürültüsünün (örneğin pencereden) tek bir yönden gelmesidir. Bu durumda, mikrofonunuzun arkasını gürültü kaynağına doğru çevirebilirsiniz. Giriş seviyesindeki mikrofonların büyük çoğunluğu kardiyoit (kalp şeklinde) yönlülüğe sahiptir, bu nedenle mikrofonun arkasından gelen sesleri alma olasılığı çok düşüktür. Böylece, hiçbir ek maliyet olmadan düşük gürültülü kuru (dry) ses kaydedebilirsiniz. Bir diğer konu ise kondansatör (kapasitif) mi yoksa dinamik mikrofon mu kullanılacağıdır. Birçok kişi, eğer ortamınız iyi değilse, dinamik mikrofon kullanmanın daha iyi olduğunu söyler. Bu tamamen yersiz değildir, ancak çoğu kişinin yatak odası veya yurt odası gibi küçük mekanlarda kayıt yaptığını düşünüyorum. Genellikle bu tür ortamlar belirgin yansıma (reverberasyon) üretmez. Basit bir test yapabilirsiniz: Kayıt yaptığınız yerde ayakta durup yüksek sesle el çırpın. Belirgin bir uğultu (vuruşlu yankı veya flutter yankısı) duyarsanız, dinamik mikrofon kullanmak daha güvenli olacaktır. Eğer uğultu duyuyor ama çok belirgin değilse, kondansatör mikrofon kullanabilirsiniz çünkü kondansatör mikrofonlar genellikle daha iyi ses kalitesi sunar. Sonuç olarak, ortamınıza uygun mikrofonu seçin. Yukarıda mikrofonun bütçenizin en büyük kısmını alması gerektiğini söyledim. Örneğin, 5000 TL'lik bir ekipman seti almayı planlıyorsanız, önerim 2500 TL mikrofon, 2000 TL ses arabirimi ve 500 TL kulaklıktır. Mikrofon kısmı bu şekilde. Sonunda, kaliteli ve makul fiyatlı bazı mikrofon, ses arabirimi ve kulaklık önerileri sunacağım.
Şimdi ses arabirimlerinden bahsedelim. Yukarıda belirttiğim gibi, çoğu kişi USB ses arabirimleri kullanıyor. Bir ses arabirimi satın almadan önce, ihtiyaçlarınızı netleştirin: Canlı performans için sanal mikser (DAW rack) kurmak mı istiyorsunuz? Sadece kayıt mı yapacaksınız? DSP efektörleri gerekli mi? Vb. Sanal mikserle canlı şarkı söylemek veya iç kayıt/iç çalma (loopback) yapmak istiyorsanız, ses arabiriminiz en az 4 giriş/4 çıkış (4x4) olmalıdır; örneğin Roland UA-55 mükemmel bir seçimdir. Sadece kayıt yapacaksanız, 2 giriş/2 çıkış (2x2) ihtiyacınızı karşılayabilir; örneğin Steinberg UR22. Ses arabiriminin dahili EQ, kompresör, reverb gibi efektörlere sahip olmasını istiyorsanız, Motu Microbook II sizin için uygun olabilir. Aslında, 2000 TL altındaki ses arabirimlerinin kayıt kalitesi neredeyse aynıdır; farklılıklar daha çok işlevselliktedir. Bu nedenle, bir ses arabirimi satın alırken öncelikle ihtiyaçlarınızı karşılayıp karşılamadığına bakın. Ayrıca, ses arabiriminiz dahili kompresör veya limiter (sınırlayıcı) özelliğine sahipse, kayıt yaparken bunları mutlaka KAPATIN. Dikkat edilmesi gereken bir diğer kritik nokta, ses arabiriminin giriş seviyesinin (input gain) ayarlanmasıdır. Bu en önemli konudur. Birçok kuru ses kaydı ya çok düşük seviyede ya da aşırı yüksek (clipping) oluyor. Kayıt sırasında bir dakika ayırıp, şarkının en yüksek kısmını test kaydı yapın. Bu en yüksek kısmın dalga formunun (waveform) tıraşlanmadığından (kırpılmadığından) emin olun. Sakın "dalga formu küçük olsun, gürültü de az olsun" diye düşünmeyin. Dalga formu küçükse, ben (mix yaparken) onu büyütmek zorunda kalacağım, sonuç aynı olacaktır. Üstelik, ekipmanın sinyal-gürültü oranı (SNR) sabittir; bu yöntem kaydettiğiniz gürültüyü azaltmaz.
Sırada kulaklık kısmı var. Eğer kayıt için kulaklık arıyorsanız, ilk öncelik ses sızdırmaması (izolasyon) ve rahat kullanımdır. Kulak içi kulaklık (earbud/in-ear) ile monitörleme yapmanızı önermem. Kulak içi kulaklıkların sesi genellikle çok doğru değildir; kayıt sırasındaki bazı sorunları onlarla fark edemeyebilirsiniz. Bu nedenle, over-ear (kulak üstü) stüdyo monitör kulaklıkları satın almanız önerilir. Frekans tepkisi gibi diğer konular, aşırı uçlarda olmadığı sürece önemlidir. Bu gereksinimi karşılayan birçok kulaklık vardır ve fiyatları uygundur.
2、Kayıt Sırasındaki Duruş
Herkesin kendine özgü bir kayıt alışkanlığı vardır; bazıları oturarak, bazıları ayakta kayıt yapmayı tercih eder. Sizden illa ayakta durmanızı, "nefesin daha rahat olur" gibi gerekçelerle istemiyorum. Eğer ayakta durmaya alışkın değilseniz ve kendinizi zorlarsanız, kayıt süreci rahatsız edici olabilir ve en konforlu durumda kayıt yapamayabilirsiniz. Dolayısıyla, ayakta veya oturma konusunu alışkanlıklarınıza göre belirleyebilirsiniz.
Ancak sıkı bir şekilde uyulması gereken bir konu var: ağız ile mikrofon arasındaki mesafe. 10 cm'den daha yakın bir mesafe, proximity efekti (yakınlık etkisi) nedeniyle mikrofonun bas frekans tepkisini artırır ve kaydedilen ses çok boğuk olur. Çok yakın olmanın bir diğer sorunu ise, başınızı biraz öne veya arkaya oynattığınızda, sesin belirgin şekilde değişmesidir; bu sonradan düzeltilmesi çok zordur. Bu nedenle, mikrofonla aşırı yakın kayıt yapmayın. Kendi kayıt deneyimlerime göre, ağız mikrofondan en az bir yumruk mesafede (yaklaşık 10-15 cm) olmalıdır. Bu, kaydettiğiniz şarkının tarzına da bağlıdır. Eğer "Autumn Leaves" gibi havada asılı kalan (ethereal) bir ses istiyorsanız, biraz daha uzak durabilirsiniz. Eason Chan'ın "Long Time No See" şarkısı gibi daha yakın ve samimi bir ses istiyorsanız, biraz daha yakın durabilirsiniz, ancak yine de bir yumruk mesafesinden daha yakın olmamalıdır. Mesafeyi kontrol edememekten endişe ediyorsanız, pop filtresi (windscreen/popper stopper) kullanın. Pop filtresini mikrofonun önüne, bir yumruk mesafesine yerleştirin. Bu, daha fazla yaklaşsanız bile çok boğuk ses kaydetmenizi engelleyecektir.
Diğer eğitimlerde görmediğim bir nokta daha var: mikrofonun yüksekliği. İnsanlar şarkı söylerken rezonans (tınısal tını) kullanır. Mikrofonunuz ağız seviyesinin biraz üzerinde ise, daha fazla burun (nazal) ve kafa rezonansı (head voice) kaydedilir. Biraz daha aşağıda ise, daha fazla göğüs rezonansı (chest voice) kaydedilir. Bunu bizzat denedim. Bir zamanlar ana mikrofon ağzın tam önünde, yardımcı mikrofon ise göğüs hizasında olacak şekilde iki mikrofonla vokal kaydettim. Yardımcı mikrofonla kaydedilen göğüs rezonansı seviyesini ayarlayarak sesin dolgunluğunu kontrol ettim. Bu yöntemle kaydedilen sesin çok dolgun ve doğal olduğunu, neredeyse EQ eklemeye gerek kalmadığını fark ettim. Dolayısıyla, mikrofonun yüksekliği, ne tür bir ses kaydetmek istediğinize bağlıdır.
3、Tutum Sorunu
Daha önce bir şarkıcının bir şarkı için binlerce parça kaydettiğini Twitter'da görmüştüm. Öncelikle, onun kararlılığına ve sabrına hayran kaldım. Ancak diğer yandan, kişisel olarak, bir şarkı bu kadar çok parça halinde kaydediliyorsa, şarkıya yeterince hakim olunmadığını düşünüyorum. Genellikle, bir şarkının kayıt süresi 2 saati geçmemelidir. Eğer şarkıyı 2 saat içinde bitiremeyeceğinizi düşünüyorsanız, şarkıyı daha fazla pratik yapıp öyle kayda girmelisiniz. Çünkü ses tellerinin de bir dayanıklılığı vardır. Uzun süre çalıştırırsanız yorulurlar. Bu da, kaydın son kısmını yorgun ses telleriyle yapmanıza ve dolayısıyla iyi bir ses kaydedememenize neden olur. Ayrıca, kaydın ilk yarısı ile ikinci yarısındaki ton farklılıkları gibi bir sorun ortaya çıkabilir; bu da sonradan düzeltilmesi zor bir durumdur. En iyi çözüm, kayda başlamadan önce kaydedeceğiniz şarkıya çok iyi hazırlanmış olmaktır. Bu, kayıt sürecinizi daha sorunsuz hale getirecek, kaydedilen sesin tutarlılığını artıracak ve sonradan işlemeyi (mixing) kolaylaştıracaktır. Herkesin memnun olacağı böyle bir durumda neden bu yolu seçmeyesiniz?
4、Format Sorunu
Artık neredeyse herkesin kaydı WAV formatında kaydetmesi gerektiğini bildiğine inanıyorum. Ancak, birçok kişi mono (tek kanallı) olarak kaydetmesi gerektiğini bilmiyor. Aslında, vokal için, sonradan işleme (mixing) aşamasında mono ve stereo arasında bir fark yoktur. Ancak, stereo dosyaların boyutu mono dosyaların iki katıdır ve bu dosya boyutu artışı tamamen anlamsızdır. Birçok kişi mono olarak nasıl kaydedeceğini bilmiyor ya da bazen yazılımda mono görünürken dışa aktarımda stereo oluyor. Mono veya stereo ayarı, dışa aktarım sırasındaki format ayarlarında bir seçenek olarak bulunur. Bir diğer sorun ise, birçok kişinin kaydettiği kuru sesin örnekleme hızının (sample rate) 44100 Hz olmasıdır. Bu örnekleme hızının kendisi bir sorun değildir, ancak sektör standart kayıt formatı 24bit/48kHz'dir (24 bit derinlik, 48000 Hz örnekleme hızı). CD'ye basılacaksa, dışa aktarım sırasında 16bit/44.1kHz'e (16 bit derinlik, 44100 Hz örnekleme hızı) dönüştürülür. Örnekleme hızı (sample rate) ile frekans arasındaki ilişki şudur: Örnekleme hızı, kaydedilebilecek en yüksek frekansın iki katıdır. Yani, projenizin örnekleme hızı 32000 Hz olarak ayarlanmışsa, en fazla 16 kHz'e kadar olan sesleri kaydedebilirsiniz. Bu frekansın üzerindeki sesler kaydedilemez. Dolayısıyla, örnekleme hızı ne kadar yüksekse, kaydedilebilen frekans aralığı o kadar geniş olur ve ses kalitesi de o kadar iyi olur. Ses kartınız desteklemiyorsa, 44100 Hz ile kayıt yapabilirsiniz, ancak bundan daha düşük olmamalıdır.
Çoğu ev kullanıcısının ekipmanı genellikle üç ana parçadan oluşur: mikrofon, ses arabirimi, kulaklık. Bağımsız mikrofon ön amplifikatör (mikrofon preamp) satın alanlar daha azdır. Bu parçaların kalitesi, ekonomik durumunuz el verdiği ölçüde, kontrol edebileceğiniz bir konudur ve kaydettiğiniz sesin kalitesini doğrudan etkiler.
Kayıt kısmına gelirsek, mikrofon, mikrofon preamp ve ses arabirimi arasında hangisi daha önemlidir? Kişisel görüşüme göre önem sıralaması: Mikrofon > Mikrofon Preampli > Ses Arabirimi. Çünkü sesinizi doğrudan kaydeden cihaz mikrofondur. Mikrofonun kalitesi, kaydedilen sesin kalitesini doğrudan etkiler. Mikrofon preamp'in işlevi ise sadece mikrofonun çıkış sinyalinin şiddetini ve dinamik aralığını yükseltmektir. Farklı modellerin ses karakteri değişiklik gösterse de, bu farklılıklar aslında o kadar büyük değildir. Ayrıca, kötü bir mikrofonunuzun sesini düzeltmek için çok iyi bir preamp satın almayı beklemeyin; bu gerçekçi değildir. Atasözünde dendiği gibi, "giren bok çıkan boktur". Mikrofonunuzun sesinin boğuk olduğunu düşünüyorsanız ve dünyanın en iyi preamp'ini satın alsanız bile, kaydettiğiniz ses daha berrak olmaz. Tam tersine, daha da boğuk olacaktır. Bu nedenle, bütçeniz kısıtlıysa, ana yatırımı mikrofonunuza yapın. Şu anda çoğu kişinin USB ses arabirimleri kullandığına inanıyorum. Modern USB ses arabirimleri genellikle dahili preamp içerir. Mikrofonunuz yeterince iyiyse, ses arabiriminin dahili preamp'i ile bile kaydedilen ses kötü olmayacaktır.
Ayrıca değinilmesi gereken bir konu da mikrofonun yönlülük (polar pattern) özelliğidir. Birçok kişi mikrofonun yönlülüğüne dikkat etmeyebilir, ancak bu aslında ortam gürültüsünü azaltmak için iyi bir çözümdür. Tabii ki, ön koşul, ortam gürültüsünün (örneğin pencereden) tek bir yönden gelmesidir. Bu durumda, mikrofonunuzun arkasını gürültü kaynağına doğru çevirebilirsiniz. Giriş seviyesindeki mikrofonların büyük çoğunluğu kardiyoit (kalp şeklinde) yönlülüğe sahiptir, bu nedenle mikrofonun arkasından gelen sesleri alma olasılığı çok düşüktür. Böylece, hiçbir ek maliyet olmadan düşük gürültülü kuru (dry) ses kaydedebilirsiniz. Bir diğer konu ise kondansatör (kapasitif) mi yoksa dinamik mikrofon mu kullanılacağıdır. Birçok kişi, eğer ortamınız iyi değilse, dinamik mikrofon kullanmanın daha iyi olduğunu söyler. Bu tamamen yersiz değildir, ancak çoğu kişinin yatak odası veya yurt odası gibi küçük mekanlarda kayıt yaptığını düşünüyorum. Genellikle bu tür ortamlar belirgin yansıma (reverberasyon) üretmez. Basit bir test yapabilirsiniz: Kayıt yaptığınız yerde ayakta durup yüksek sesle el çırpın. Belirgin bir uğultu (vuruşlu yankı veya flutter yankısı) duyarsanız, dinamik mikrofon kullanmak daha güvenli olacaktır. Eğer uğultu duyuyor ama çok belirgin değilse, kondansatör mikrofon kullanabilirsiniz çünkü kondansatör mikrofonlar genellikle daha iyi ses kalitesi sunar. Sonuç olarak, ortamınıza uygun mikrofonu seçin. Yukarıda mikrofonun bütçenizin en büyük kısmını alması gerektiğini söyledim. Örneğin, 5000 TL'lik bir ekipman seti almayı planlıyorsanız, önerim 2500 TL mikrofon, 2000 TL ses arabirimi ve 500 TL kulaklıktır. Mikrofon kısmı bu şekilde. Sonunda, kaliteli ve makul fiyatlı bazı mikrofon, ses arabirimi ve kulaklık önerileri sunacağım.
Şimdi ses arabirimlerinden bahsedelim. Yukarıda belirttiğim gibi, çoğu kişi USB ses arabirimleri kullanıyor. Bir ses arabirimi satın almadan önce, ihtiyaçlarınızı netleştirin: Canlı performans için sanal mikser (DAW rack) kurmak mı istiyorsunuz? Sadece kayıt mı yapacaksınız? DSP efektörleri gerekli mi? Vb. Sanal mikserle canlı şarkı söylemek veya iç kayıt/iç çalma (loopback) yapmak istiyorsanız, ses arabiriminiz en az 4 giriş/4 çıkış (4x4) olmalıdır; örneğin Roland UA-55 mükemmel bir seçimdir. Sadece kayıt yapacaksanız, 2 giriş/2 çıkış (2x2) ihtiyacınızı karşılayabilir; örneğin Steinberg UR22. Ses arabiriminin dahili EQ, kompresör, reverb gibi efektörlere sahip olmasını istiyorsanız, Motu Microbook II sizin için uygun olabilir. Aslında, 2000 TL altındaki ses arabirimlerinin kayıt kalitesi neredeyse aynıdır; farklılıklar daha çok işlevselliktedir. Bu nedenle, bir ses arabirimi satın alırken öncelikle ihtiyaçlarınızı karşılayıp karşılamadığına bakın. Ayrıca, ses arabiriminiz dahili kompresör veya limiter (sınırlayıcı) özelliğine sahipse, kayıt yaparken bunları mutlaka KAPATIN. Dikkat edilmesi gereken bir diğer kritik nokta, ses arabiriminin giriş seviyesinin (input gain) ayarlanmasıdır. Bu en önemli konudur. Birçok kuru ses kaydı ya çok düşük seviyede ya da aşırı yüksek (clipping) oluyor. Kayıt sırasında bir dakika ayırıp, şarkının en yüksek kısmını test kaydı yapın. Bu en yüksek kısmın dalga formunun (waveform) tıraşlanmadığından (kırpılmadığından) emin olun. Sakın "dalga formu küçük olsun, gürültü de az olsun" diye düşünmeyin. Dalga formu küçükse, ben (mix yaparken) onu büyütmek zorunda kalacağım, sonuç aynı olacaktır. Üstelik, ekipmanın sinyal-gürültü oranı (SNR) sabittir; bu yöntem kaydettiğiniz gürültüyü azaltmaz.
Sırada kulaklık kısmı var. Eğer kayıt için kulaklık arıyorsanız, ilk öncelik ses sızdırmaması (izolasyon) ve rahat kullanımdır. Kulak içi kulaklık (earbud/in-ear) ile monitörleme yapmanızı önermem. Kulak içi kulaklıkların sesi genellikle çok doğru değildir; kayıt sırasındaki bazı sorunları onlarla fark edemeyebilirsiniz. Bu nedenle, over-ear (kulak üstü) stüdyo monitör kulaklıkları satın almanız önerilir. Frekans tepkisi gibi diğer konular, aşırı uçlarda olmadığı sürece önemlidir. Bu gereksinimi karşılayan birçok kulaklık vardır ve fiyatları uygundur.
2、Kayıt Sırasındaki Duruş
Herkesin kendine özgü bir kayıt alışkanlığı vardır; bazıları oturarak, bazıları ayakta kayıt yapmayı tercih eder. Sizden illa ayakta durmanızı, "nefesin daha rahat olur" gibi gerekçelerle istemiyorum. Eğer ayakta durmaya alışkın değilseniz ve kendinizi zorlarsanız, kayıt süreci rahatsız edici olabilir ve en konforlu durumda kayıt yapamayabilirsiniz. Dolayısıyla, ayakta veya oturma konusunu alışkanlıklarınıza göre belirleyebilirsiniz.
Ancak sıkı bir şekilde uyulması gereken bir konu var: ağız ile mikrofon arasındaki mesafe. 10 cm'den daha yakın bir mesafe, proximity efekti (yakınlık etkisi) nedeniyle mikrofonun bas frekans tepkisini artırır ve kaydedilen ses çok boğuk olur. Çok yakın olmanın bir diğer sorunu ise, başınızı biraz öne veya arkaya oynattığınızda, sesin belirgin şekilde değişmesidir; bu sonradan düzeltilmesi çok zordur. Bu nedenle, mikrofonla aşırı yakın kayıt yapmayın. Kendi kayıt deneyimlerime göre, ağız mikrofondan en az bir yumruk mesafede (yaklaşık 10-15 cm) olmalıdır. Bu, kaydettiğiniz şarkının tarzına da bağlıdır. Eğer "Autumn Leaves" gibi havada asılı kalan (ethereal) bir ses istiyorsanız, biraz daha uzak durabilirsiniz. Eason Chan'ın "Long Time No See" şarkısı gibi daha yakın ve samimi bir ses istiyorsanız, biraz daha yakın durabilirsiniz, ancak yine de bir yumruk mesafesinden daha yakın olmamalıdır. Mesafeyi kontrol edememekten endişe ediyorsanız, pop filtresi (windscreen/popper stopper) kullanın. Pop filtresini mikrofonun önüne, bir yumruk mesafesine yerleştirin. Bu, daha fazla yaklaşsanız bile çok boğuk ses kaydetmenizi engelleyecektir.
Diğer eğitimlerde görmediğim bir nokta daha var: mikrofonun yüksekliği. İnsanlar şarkı söylerken rezonans (tınısal tını) kullanır. Mikrofonunuz ağız seviyesinin biraz üzerinde ise, daha fazla burun (nazal) ve kafa rezonansı (head voice) kaydedilir. Biraz daha aşağıda ise, daha fazla göğüs rezonansı (chest voice) kaydedilir. Bunu bizzat denedim. Bir zamanlar ana mikrofon ağzın tam önünde, yardımcı mikrofon ise göğüs hizasında olacak şekilde iki mikrofonla vokal kaydettim. Yardımcı mikrofonla kaydedilen göğüs rezonansı seviyesini ayarlayarak sesin dolgunluğunu kontrol ettim. Bu yöntemle kaydedilen sesin çok dolgun ve doğal olduğunu, neredeyse EQ eklemeye gerek kalmadığını fark ettim. Dolayısıyla, mikrofonun yüksekliği, ne tür bir ses kaydetmek istediğinize bağlıdır.
3、Tutum Sorunu
Daha önce bir şarkıcının bir şarkı için binlerce parça kaydettiğini Twitter'da görmüştüm. Öncelikle, onun kararlılığına ve sabrına hayran kaldım. Ancak diğer yandan, kişisel olarak, bir şarkı bu kadar çok parça halinde kaydediliyorsa, şarkıya yeterince hakim olunmadığını düşünüyorum. Genellikle, bir şarkının kayıt süresi 2 saati geçmemelidir. Eğer şarkıyı 2 saat içinde bitiremeyeceğinizi düşünüyorsanız, şarkıyı daha fazla pratik yapıp öyle kayda girmelisiniz. Çünkü ses tellerinin de bir dayanıklılığı vardır. Uzun süre çalıştırırsanız yorulurlar. Bu da, kaydın son kısmını yorgun ses telleriyle yapmanıza ve dolayısıyla iyi bir ses kaydedememenize neden olur. Ayrıca, kaydın ilk yarısı ile ikinci yarısındaki ton farklılıkları gibi bir sorun ortaya çıkabilir; bu da sonradan düzeltilmesi zor bir durumdur. En iyi çözüm, kayda başlamadan önce kaydedeceğiniz şarkıya çok iyi hazırlanmış olmaktır. Bu, kayıt sürecinizi daha sorunsuz hale getirecek, kaydedilen sesin tutarlılığını artıracak ve sonradan işlemeyi (mixing) kolaylaştıracaktır. Herkesin memnun olacağı böyle bir durumda neden bu yolu seçmeyesiniz?
4、Format Sorunu
Artık neredeyse herkesin kaydı WAV formatında kaydetmesi gerektiğini bildiğine inanıyorum. Ancak, birçok kişi mono (tek kanallı) olarak kaydetmesi gerektiğini bilmiyor. Aslında, vokal için, sonradan işleme (mixing) aşamasında mono ve stereo arasında bir fark yoktur. Ancak, stereo dosyaların boyutu mono dosyaların iki katıdır ve bu dosya boyutu artışı tamamen anlamsızdır. Birçok kişi mono olarak nasıl kaydedeceğini bilmiyor ya da bazen yazılımda mono görünürken dışa aktarımda stereo oluyor. Mono veya stereo ayarı, dışa aktarım sırasındaki format ayarlarında bir seçenek olarak bulunur. Bir diğer sorun ise, birçok kişinin kaydettiği kuru sesin örnekleme hızının (sample rate) 44100 Hz olmasıdır. Bu örnekleme hızının kendisi bir sorun değildir, ancak sektör standart kayıt formatı 24bit/48kHz'dir (24 bit derinlik, 48000 Hz örnekleme hızı). CD'ye basılacaksa, dışa aktarım sırasında 16bit/44.1kHz'e (16 bit derinlik, 44100 Hz örnekleme hızı) dönüştürülür. Örnekleme hızı (sample rate) ile frekans arasındaki ilişki şudur: Örnekleme hızı, kaydedilebilecek en yüksek frekansın iki katıdır. Yani, projenizin örnekleme hızı 32000 Hz olarak ayarlanmışsa, en fazla 16 kHz'e kadar olan sesleri kaydedebilirsiniz. Bu frekansın üzerindeki sesler kaydedilemez. Dolayısıyla, örnekleme hızı ne kadar yüksekse, kaydedilebilen frekans aralığı o kadar geniş olur ve ses kalitesi de o kadar iyi olur. Ses kartınız desteklemiyorsa, 44100 Hz ile kayıt yapabilirsiniz, ancak bundan daha düşük olmamalıdır.